
Şu teknoloji denen şey ne güzel. Bilgisayar oyunları hele. Şu virajı da dönebilirsem vııııırrrrnnnnn. Kendimi tıpkı yarış pistinde gibi hissediyorum. İki de bir de annem çağırıp bir şey istemese daha iyi olacağım ama… Bak yine çağırıyor işte. Öğle yemeği vaktiymiş. Ne? Öyle yemeği mi? Saat kaç ki? 12 buçuk. Ne yani? Ben şimdi tam beş buçuk saattir bilgisayar başında mıyım? Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım bile. Boynum ağrıyor. Parmaklarım da. Kendimi yorgun hissediyorum. Gidip yemek yiyeyim bari. Gerçi oyunun en heyecanlı yerindeyim ama annem dört defadır çağırıyor. Bu sefer de gitmezsem neler olur düşünmek bile istemiyorum.
Geldim. Geldim. Oooo annem neler yapmış. Evi toplamış. Yemek yapmış. Masayı hazırlamış.
Bugün yoğun kar yağışı yüzünden okul tatil oldu. Ne güzel! Bol bol bilgisayar oynarım. Yaşasııın! Yaşasın da annem kızdı. Yemekler soğumuş. Hem bilgisayar dışında da yapılacak güzel şeyler varmış. Hiç bile!
Tam yemekten kalkıyordum ki elektrik kesildi. Olacak şey mi bu! Ben oyunumu nasıl tamamlayacağım şimdi. Tüh! Skorum da çok güzeldi. Annem neden suratımın asıldığını soruyor. Tabi ki canım sıkıldı. Ben bütün gün bilgisayarsız ne yaparım? Annem gülüyor.
Yemek bitti. Elimi yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. Annem beni çağırıyor yine. Anne ya! Canım sıkkın zaten. Neymiş kar tanelerinin şekillerine bakacakmışız. Hiç ilgimi çekmiyor doğrusu. Aklım fikrim bilgisayarda. Ah elektrik bir gelse de şu oyunumu tamamlasam.
Annem neye gülüyor öyle? Dur merak ettim şimdi. Gidip bakayım. Siyah paltosunu giymiş balkona çıkmış. Ben de hırkamı giyeyim. Çok soğuk. Ama her yer bembeyaz olmuş. Ağaçların dalları, evlerin çatıları, evimizin önündeki çocuk parkı. Ne harika bir görüntü bu! Allah her yeri beyaza boyamış. Annem bana koluna konan kar tanelerini gösterdi. Aaaa! Ama bunların şekilleri var. Bu aynı yıldıza benziyor. Bu da çiçek gibi. Bunun şekli daha farklı. Harika bir şey bu. Annem hiçbirinin birbirine benzemediğini söyledi. Nasıl yani? Mümkün mü bu? O kadar çok ki kar taneleri. Annem bunda şaşılacak bir şey olmadığını söyledi. Herkeste iki göz, iki kulak, bir burun, bir ağız varmış ama kimse kimseye benzemiyormuş. Doğru. Ne kadar akıllı şu benim annem. O zaman kar tanelerinin birbirine benzememesine neden şaşırıyormuşum. Gel de cevapla şimdi. Ama bunlar çiçek çiçek. Üzerimize gökyüzünden beyaz çiçekler gönderiyor Allah’ım. Dışarıda ne güzel şeyler varmış. Hey! Ahmet değil mi şu? Yanında da Fatih var? Sude, Zeynep. Hepsi çıkmış dışarıya. Beni de çağırıyorlar. Kardan adam yapacaklar, kartopu oynayacaklarmış. Annem izin verdi. Durur muyum? Üstümü sıkı giyinip çıktım.
Geldim. Geldim. Oooo annem neler yapmış. Evi toplamış. Yemek yapmış. Masayı hazırlamış.
Bugün yoğun kar yağışı yüzünden okul tatil oldu. Ne güzel! Bol bol bilgisayar oynarım. Yaşasııın! Yaşasın da annem kızdı. Yemekler soğumuş. Hem bilgisayar dışında da yapılacak güzel şeyler varmış. Hiç bile!
Tam yemekten kalkıyordum ki elektrik kesildi. Olacak şey mi bu! Ben oyunumu nasıl tamamlayacağım şimdi. Tüh! Skorum da çok güzeldi. Annem neden suratımın asıldığını soruyor. Tabi ki canım sıkıldı. Ben bütün gün bilgisayarsız ne yaparım? Annem gülüyor.
Yemek bitti. Elimi yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. Annem beni çağırıyor yine. Anne ya! Canım sıkkın zaten. Neymiş kar tanelerinin şekillerine bakacakmışız. Hiç ilgimi çekmiyor doğrusu. Aklım fikrim bilgisayarda. Ah elektrik bir gelse de şu oyunumu tamamlasam.
Annem neye gülüyor öyle? Dur merak ettim şimdi. Gidip bakayım. Siyah paltosunu giymiş balkona çıkmış. Ben de hırkamı giyeyim. Çok soğuk. Ama her yer bembeyaz olmuş. Ağaçların dalları, evlerin çatıları, evimizin önündeki çocuk parkı. Ne harika bir görüntü bu! Allah her yeri beyaza boyamış. Annem bana koluna konan kar tanelerini gösterdi. Aaaa! Ama bunların şekilleri var. Bu aynı yıldıza benziyor. Bu da çiçek gibi. Bunun şekli daha farklı. Harika bir şey bu. Annem hiçbirinin birbirine benzemediğini söyledi. Nasıl yani? Mümkün mü bu? O kadar çok ki kar taneleri. Annem bunda şaşılacak bir şey olmadığını söyledi. Herkeste iki göz, iki kulak, bir burun, bir ağız varmış ama kimse kimseye benzemiyormuş. Doğru. Ne kadar akıllı şu benim annem. O zaman kar tanelerinin birbirine benzememesine neden şaşırıyormuşum. Gel de cevapla şimdi. Ama bunlar çiçek çiçek. Üzerimize gökyüzünden beyaz çiçekler gönderiyor Allah’ım. Dışarıda ne güzel şeyler varmış. Hey! Ahmet değil mi şu? Yanında da Fatih var? Sude, Zeynep. Hepsi çıkmış dışarıya. Beni de çağırıyorlar. Kardan adam yapacaklar, kartopu oynayacaklarmış. Annem izin verdi. Durur muyum? Üstümü sıkı giyinip çıktım.
Çok eğlenceliydi. Kartopu oynadık. Kardan adam yaptık. Kar yumuşacık. Unutmuşum ne kadar güzel olduğunu. Oh! Rahatladım sanki. Üşüdüm ama rahatladım yine de. Karnım da açıktı. Biraz eve gideyim. Annem bana sıcacık çorba ısıttı. Oh! İçim ısındı. Annem bunu bulamayan çocuklara dua etmemi de istedi. Sıcak bir yuva, yemek, anne büyük nimetmiş. Öyle dedi.
Odama gittim. Elektrik gelmemiş daha. Benim güzel bir kitaplığım da var. Macera ve tarih romanlarına bayılırım. Hımm. Şurada bir kitabım olacaktı. Yarım kalmıştı. Hem de en heyecanlı yerinde. Onu bulayım. Heh işte burada. Annem dantel yapıyor. Ben de onun yanına gidip, kitabımı okuyayım. Annem ben kitap okurken hiç konuşmaz. Gülümsedi. Tamam ben okumaya başlıyorum.
Annem çağırmış yine duymamışım. Dört beş defa seslenmiş. Elektrik gelmiş onu haber veriyormuş. Napim kitap okuyorum.
Üstelik kitabın en heyecanlı yerindeyim. Şimdi bırakıp gelemem ki!
Annem çağırmış yine duymamışım. Dört beş defa seslenmiş. Elektrik gelmiş onu haber veriyormuş. Napim kitap okuyorum.
Üstelik kitabın en heyecanlı yerindeyim. Şimdi bırakıp gelemem ki!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder